Annelerin Korku Odası: Kız Çocuk Odası
Sabah saat yediydi. Mutfaktan kahve kokusu yayılıyor, anne mutfağın kapısına dayanmış “Zeynep kahvaltıyaaa!” diye bağırıyordu. Ama Zeynep’in odasından çıt yoktu.
Kapıyı araladı.
Ve o an… gözleri faltaşı gibi açıldı.
Oda… tam anlamıyla bir savaş alanıydı.
Renkli çoraplar avizeye kadar fırlamış, pembe bir etek masa lambasının üstünde sarkıyor, dolabın kapakları açık, yerde barbie bebeklerin arasında bir dizüstü bilgisayar, üstünde bir kurabiye kırıntısı ordusu…
Yatağın üzerinde ise koca bir peluş ayı, sanki “Benim bile sabrım tükendi” der gibi duvara yaslanmış bakıyordu.
Anne derin bir nefes aldı.
“Bu oda değil… bu annelerin korku filmi seti!” diye mırıldandı.
Tam o sırada yorganın altından bir kıpırtı geldi.
Zeynep’in başı çıktı:
“Anne, dokunma! Her şeyin yeri belli!” dedi uykulu bir sesle.
Anne şaşkınlıkla etrafı süzdü.
“Yeri belli mi? Şu tek ayakkabı mı, yoksa saç tokası koleksiyonun mu?”
Zeynep elini uzattı, yerdeki yumuşacık dağdan küçük bir peluşu aldı.
“Bak, bu dağ değil anne. Bu benim moda ilham köşem.”
Anne bir kahkaha atacak gibi oldu ama sonra elindeki kahve fincanına baktı.
“Moda ilhamı mı? Ben buradan sadece temizlik ilhamı alıyorum.”
Zeynep battaniyeye sarılıp gülümsedi:
“Anne, rahatla. Ben büyüyünce bu odayı dağınık sanatı olarak sergileyeceğim.”
Anne başını iki yana salladı.
“Sanat değil kızım bu… bu bir doğa olayı!”
Kapıyı kapatırken kendi kendine mırıldandı:
“Bazen düşünüyorum… korku filmlerine gerek yok, bir kız çocuğunun odasına girmek yeter.”
Bir yanıt bırakın