Sessiz, Sakin Bir Ev Arkadaşı Aradım… Davulcu Geldi

Sessiz, Sakin Bir Ev Arkadaşı Aradım… Davulcu Geldi

İlanımda üç kelime vardı: sessiz, sakin, düzenli. Beklentim, akşamları kitap okuyup çay içen, kapı gıcırtısıyla bile uyanmayan bir insanın gelmesiydi. Gelen ise Murat oldu — elinde bir kocaman davul çantası, omzunda kulaklık, yüzünde “ritim evrenseldir” bakışı.

İlk gün her şey normaldi. Merhaba, eşyalarını yerleştirdi, “Ben akşamları prova yapmam” dedi. Ben de “Harika” dedim. Yanılmışım.

“Akustik rutini” dedikleri şey, aslında 2. günün sabahı saat 07:00’de başlayan bir darbeyle kendini gösterdi. Önce hafif bir ritim; sonra fırından çıkan ekmekmiş gibi yayılan bir tempo. Ben pencereden baktım; Murat balkonunda zilli bir sandalyeyle paradiddles çalışıyordu. Kulaklarım “sessiz” kelimesini unutmuş gibiydi.

“Bu ne böyle?” diye sordum.
“Rutinim var, ritim meditasyonu,” dedi. Gayet sakin, sanki davulun sesi doğal bir kuş cıvıltısıydı.

Gece uygulamaları başlamadan önce birkaç komik kriz yaşadık: çamaşır makinesinin üzerine ayarlanmış bir darbuka mizahı, pizza kutusundan çıkan fırça setleri ve komşu Emine Teyze’nin balkondan tencere ile karşılıklık ritim göndermesi. İlk haftanın sonunda apartman whatsapp grubu “akustik barış” için önerilerle doldu.

Ama asıl trajikomik an, Murat’ın “sessiz prova” fikrini hayata geçirmeye çalıştığı geceydi. Kulaklık taktı, sesi içeride tutmak için battaniyelerle bir kale kurdu — sonuç: dışarıya yayılan bir kalp atışı gibi bir bas ton. Komşunun kedi bile ritmi takip ediyordu. O an düşündüm: “Sessiz, sakin ev arkadaşı”ndan beklentim bir ritm terapistine dönüşmüştü.

Bir akşam oturup konuştuk. “Sen gerçekten sessiz, sakin birini arıyordun, değil mi?” dedim. Murat gülümsedi: “Evet ama ben de yalnızlıktan kurtulmak için ritimle konuşuyorum.” İşte o konuşma, bütün olayları anlamlandırdı. Ruhu ritme dönmüş bir insanla yaşıyordum — rahatsız eden tarafları vardı ama hayatım da beklenmedik şekilde renklendi.

Sonuç mu? Birkaç kural koyduk: prova saatleri, akustik pedler, haftada bir ‘apartman caz gecesi’ (isteyen katılır, isteyen kulak tıkacı takar). Komşular başlangıçta tepki gösterse de, bir süre sonra Emine Teyze’nin tencere soloları bizim küçük konserlerimizin yıldızı oldu. Ben mi? Kulak tıkacıyla uyumayı öğrendim — ve artık sabahları beklenmedik bir ritimle uyanıyorum; bazen sinir bozucu, ama çoğunlukla gülümsetiyor.


İçerikten çıkarılacak ders: Ev arkadaşı ilanına ne yazarsan yaz — hayat bazen davulcu getirir. Açık iletişim, net kurallar ve biraz esneklik çoğu trajediyi trajikomediye çevirir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*